Salı, Aralık 18, 2018

Z Raporu

Gün sonu..
Sabaha az var,
Şafak söktü sökecek..
Kalbin siperleri süngü hücumuna hazır..
Görmediğim bulutlar uçuyor üstümde.
Görmediğim yüzün,
Hüzün hep hüzün..
Gün sayıyor içimin atom başlıkları,
Hiroşima Sevgilim filmin adı...

Güz yaprakları da bitti.
Dallar çıplak
Ellerim gibi
Gözlerin gibi...
En kısa gün en uzun sözümüz..
Ellerimiz var kesik, yaralı,
Birleşmez.
Kalp durmuyor çarpıyor,
İsimsiz..
Sadece sen duyarsın adını, bir de ben..
Yeter..
Menzil yok..
Ücret son durak..
Son nefes..

Hayat böyle geçmez mi dedin?
Geçiyor..
Sen yüklü katarlar çekiyor yüreğim..
Marşandiz..
Dudaktan kalbe roman adı değil sadece..

Hadi git tamam..
Buralar bana kalsın..
Bana kalsın gözlerin,
Herşeyi topla git,
Geride bir ben kalsın...

Sabaha az var,
Gelecek bir az sonra haber.
Üfleyecek Sur'a bir melek,
Son defa göreceğim yüzünü
Ve o hiç silinmeyecek...





Hiroşima Sevgilim (1959)
Yönetmen : Alain Resnais

Cuma, Kasım 16, 2018

Bende


İçimdeki kudretine inanıyorum..
Sen de inansan..
Bilsen ne büyük bir volkan...
Hep kendi içine akan..

Sessiz sığ kıpırtısız bir suda yol alan
bir göl teknesi gibi..
Kürekleri sıya sıya
sesleri değen suya
huzurla salınan yosunlar gibi
oradan oraya
düşerim peşine 
Gel demesen de
Sendeyim
Sen demesen de
Bende'yim...

Çıkıp sakin limanlardan
Atlas okyanusuna
Dalıp dalıp giden bir haldeyim.
İpte salınan mandallar gibi
Yalnız, biraz unutulmuş
Biraz soğuk biraz soluk
Yükünü almaya hazır ..
Vapurun sesini özleyen 
Karacıl kuşlar gibi.
Beklerim..
Gelmeyeceğin yerde.

Yıldızlar durur eski yerinde...
Bakmıyorum artık gözlerine
İnsan kendi içine bakar mı?
Sesin sesim olmuş
Tenin nefesim..
Tutar elini sağ elim
İnsan sol elini sever mi?
Gördükçe seni yıldızlar büyüyor içimde.
Yazık herkese..
Tek güneşi var saf insanların..
Benim tek eşim...
Hiç batmayan güneşim.




MUCİZE
Bir gün gülersin, bir gün ağlarsın Bir gün bulursun kendini yerde Ama belli olmaz, hayat bu inanılmaz Zengin de olsak aynı fakir de Bir mucize tanrım bize Hayat biraz gülsün diye Günah değil ayıp ne de Tanrım bize mucize Melek de olsak şeytan da olsak Toprak da olsak aynı ateş de Bir mucize tanrım bize Hayat biraz gülsün diye Günah değil ayıp ne de Tanrım bize mucize

Söz-Müzik T. Kiremitçi
Solist: Eda BABA

Salı, Ekim 30, 2018

Dadaist-anbul


Görmeyince yok olacak sanıyorsun,
Yıldızlar yok olmaz..
Yok olmaz öyle...
Görmeyince daha çok görürsün.
Elini tutmak değil, cennetin kapı kulbu..
Kuşlara binip gitmiş kelimeler,
Denizin tuzuna karışmış serbest müstezat....

Kapalı tribünden çıktım ben,
Severim kapalıyı
Bağırırsın bağrın açık..
Kış vakti odun sobası ellerim,
Yanan içimin deniz feneri..
Titreyen mum ışığı parmaklarını kaplar..
Eğer istersen bedenim yanar 
Siyah çorapların altında mermer gibi duran  
Teni tanır, ileri gitmez-geri dönmez bir karalıkla.

Gece olmaz hiç bize.
Hep üzerimize batar güneş..
Nasıl vurur yüzüne, çıplak gölgeler hatırlanmaz.
Bana bırak ben çözerim ebemkuşağını yağmurdan sonra,
Ben bağlarım gözünü günahların,
Kaparım bütün kötücül sözleri duymaz kulakların,
Benim sözlerimdir baştan çıkaran dudaklarını,
Dudakların benimdir dokununca yakan...
Nefesindir deli okyanusları aşıp içime dolan.
Hepsi benimdir...
Yaşamadıklarımızın hepsi..
Yaşadıklarımızın hiçbiri
Yaşayacaklarımızın tamamı
Bizim.

Bir simitteki susam tanesi kadar döktüm içimi...
Yarısı yarına kaldı..
Isırıp bıraktığın dudağına yapışanlar kayıp...
Saymıyorum yere dökülen taneleri de..
Bil istedim gene de..
En sevdiğim eserin aynan...
Eğer içinde sen varsan...





As time goes by...
Dünyanın en güzel filmlerinden biri..
Casablanca...
1942
(Ingrid Bergman, Humphrey Bogart)

Cumartesi, Ekim 13, 2018

Bir yalnızlık şarkısı....


Zaman durmuyor, fotoğraflarda kalmıyor sesler.
Uzanan eller, titreyen dudaklar, kapanan gözler 
Kadrajın dışında kalan herşey, herşey çok çok uzakta.

Sessiz filmden donuk bir kare gibi,
Bir kağıda hapsolmuş fotoğraflardaki insanlar.
Sonsuza dek öyle tebessüm edecek,
Gözlerinden bile anlaşılmayacak içinin yıkılmışlığı.
Her gören ne mutlu diyecek, ne güzel gülümsemiş...
Aklında ne vardı kimse bilmeyecek.

Bir büyük haksızlıktır fotoğraf..
Bir büyük meydan okuyuştur hayata..
Fırtınalar koparken içinde, bir büyük dik duruştur..
En sahtesinden!
Nefret etsen de yanındakinden o artık hep yanında kalacaktır.
Fotoğraf hayata sahte bir dokunuştur.

Ya bunun tersiyse pekiyi?
Ya elini tuttuğun hatta tutamadığınla aynı karedeysen?
Ya için gitse bile tam fotoğraf çekildiği sırada dönüp bakamadıysan?
Tam o anda bile tam bakamıyorken bile yan yana olduğun için gülümsediysen böyle ? 
Ya fotoğraf hiç kimsenin bilmediği bir gerçeği tespit ettiyse ?
Sevilenin sevildiğini bilmesi gerekmez gerçek sevgide..
Bilirse aşk olmaz belki, bilmezse ne olur bilinmez !
Ya tam bu anda çekildiyse o fotoğraf ?
Kimse bilmiyorken ama herkesin önünde...

Pekiyi..!
Ya tutmuşsan ellerini gözlerinin tâ içine bakıyorsan,
Ya da hafif değiyorsa dirseğin dirseğine,
İçine sıcak ırmaklar akar gibi..
Yanyana..
Ve bir o kadar uzakta...

Bunların hepsi sevdayla ilgili...
Işık olmadan fotoğraf olmaz..
O yüzden yanar aşıklar,
Işığa koşar pervaneler.
Aşk karanlıkta da aşktır amma,
Yalnızlık görünmez gün ışığında.





Solist: Eda Baba
Söz: Hikmet Munir Ebcioğlu Müzik: Ali Teoman Alpay Klasik Gitar: Emre Ay Keman: Üner Demir Ud: Ongun Ülker

Cuma, Eylül 28, 2018

Nadide


Ve siz efendimiz, evet siz...

Çıkıp geldiğiniz zaman...
Zaman durdu..
Saatler geri saymadı belki ama..
İleri de gitmedi.
Karanlık gökyüzünün ardında güneş,
Öyle bir parladı ki;
Gökler yanıyor sandı melekler.
Öyle bir sarsıldı ki yeryüzü,
Hades yardı kabuğu çıktı sandı, bütün ölümsüz tanrılar.
Çekirdeğinde dönüp duran atom parçacıkları durdu bir an.
Ve siz efendimiz..
Siz..

Bütün bu olan bitenden habersiz
Soğuk duvarların ardında patlayan havai fişekler gibi
Bir volkanın altında gizlice akışan erimiş lav nehirleri gibi
Uzaklarda gemilerini arayan deniz fenerleri gibi
Bir sonbahar akşamı bankın üzerine sessizce düşmüş sakin bir çınar yaprağı gibi..
Oturdunuz çıkıp tahtınıza..
Sözümüzün geçmediği uzak diyarlara âtıf..
Susup bekledik...
Övünün şimdi eserinizle !

Okyanustaki bütün gemiler indirdi yelkenlerini,
Bir rüzgar gelip götürse bizi o vadedilmiş topraklara..
Bütün kuşlar sustu sizi dinliyor,
Kahreder sesiniz en dertli bülbülleri..
Gözlerinize bakan medusanın yılanları taş olur..
Silinir yüzünüze bakan bütün güzellikler,
Kıskanır nefesinizi dağların zirvelerindeki fırtınalar..

Ve siz efendimiz..
Evet siz..
Farketmeden bunları
Yaşayıp gideceksiniz..
Susmak zamanını vuruyor saatler bakın..
Nasıl da yankılanıyor kulağımızda ?
İlahi bir saati haber veriyor...
Olmak ya da olmamak vakti..

Ve siz efendimiz..
Siz
Şu nadide adınıza kalkan taşmış kadehlerden habersiz,
Uyuyorsunuz belki şimdi...

Şafak söküyor..
Az sonra dağılacak bu kutsal sis perdesi..
Saklanacak güneş kaçağı bütün dertler bir bir..
Bürünecek gene esrar perdesine tılsımlı sözcükler,
Tâ ki tekrar görününceye kadar fâni dünyamızdaki gölgeniz.

Şimdi gitme vakti...
Düşünceler denizine..
Geceyi bekleyeceğiz dört gözle..
Sarmaşık gibi sarılacağız bizi tutan duvarlara..

Ve siz efendimiz..
Siz 
Daha mutlu uyanacaksınız yarınlara..
Bir iskelenin kenarında...






Aşka Türlü Şeyler
Kenan Doğulu





Salı, Eylül 25, 2018

Hiçinci mevki..



Sen beni bilmiyorsun !
Ambalajı yırtılmamış dergiler gibi..
İçimde ne var..?
Kapağını oku, hayal et.
Yırt at hadi, al kokusunu, senden mürekkep sayfaların.
Oysa ben seni bilirim..
Bilirim rengahenk tükenmez gözlerinden..

Takdis edilmemiş çocuk gibi,
Ne bir ekmek parçası İsa'nın eti,
Ne bir bardak şarap Mesih'in kanı..
Kutsal bir ruh da yok içimde..
Garip bir çınar ağacına yaslanıp,
Dertli bir türkü tutturan sıradan bir fâniyim..
Sadece seni de taşıyorum içimde..
O kadar da olsun..
Seni sevmeyenlerden farkım..

Yel eser, gün savurur,
Gün batar, meşk kavurur..
Ay vaktidir seher yelinde,
Çalar durur vapur sirenleri..
İçime içime..

Gel bir an olsun tut elimi...
Tut hiçbiryere gitmeyelim..
Kalalım olmadığımız bu yerde.
Ve sen bir kez daha bakama gözlerime.
Ve ben..
Bir kez daha lâl olayım.
Şimdi aşk zamanıdır...
Öyle mi? Öyle..

Bırak ingilizcesini, rusçasını bırak.
Dili olmaz dili aşk olanın..
Bu sükûtlu geceyi yırtar nefesin..
Olsaydı yanımda..
Yanardı alev alev gömlek düğmelerim. 
Gel uzan uzağıma..
Gel..
Hiç göremeyeceğim tarafıma yat..
Görmesin gözlerim, kokunu da bırakma yastığa..
Beklerim...
Sonsuzluğa açılan kapıda..
Birinci mevki yolculuk.
Hiçlik güvertesinde.
Gelme...
Yakınlar alev alev...


Yatak boş Oda boş Ev boş Duvarlara vuran ışık Yüzümde karanlık Yine mi sen, Bayram günü gibi gelen? Kaçamadım, Külleri hala sıcak Kalbimi durdurup kaybolan bir tuzak Oluyor Her sokak Hiçbir şey istemedim, Ne yatak ne oda Ne de ev Sen de birak her şeyi Sadece beni sev Dizlerinde dizlerim Boynunda ellerim Boğulur gibi yeniden Her gece her gece Doğalım mı sevgilim Doğalım mı sevgilim Doğalım mı sevgilim Azalırken azalırken Kapılar ardında Kaçtığım zamanlar Boşvermiştim aslında Yıkılırken kumdan kalelerim Birer birer karşında Zırhı paslanmış bir kahramn gibiyim Hiçbir şey istemedim, Ne yatak ne oda Ne de ev Sen de bırak her şeyi Sadece beni sev Dizlerinde dizlerim Boynunda ellerim Boğulur gibi yeniden Her gece her gece Doğalım mı sevgilim Doğalım mı sevgilim Doğalım mı sevgilim.

Cuma, Eylül 21, 2018

Mesuliyet-siz


Gene sessiz gemiler aktı Rumeli Hisarı'ndan..
Soluk, sarı, ruhsuz ışıklar sızardı sallanan kamaralardan,
Binbir sıkıcı geceden biri daha, tuzlu, nemli kaygan güvertede,
Dalıp gitmiş kaptan dalıp gitmiş derya üstü, derd-i aleme..

O buhuri gözleri hatırlar da hafıza,
Ses çıkarmaz, zira hatıralar konuşmaz.
Geri gitmez saatler gibi, koşar sevda,
Eller kenetsiz, dudaklar gümrük sahasında.
Bir kayıp yürek, bir nefes uzaklığında.
Hükümsüz kararı çıktı, azad olduk terk-i dünyadan..

Sevmek yasaktır yazısı asılmış boynuna,
Sevmeye çalışmaksa mesuliyet-siz.


Söz: İlhan İrem
Müzik: Melih Kibar

Salı, Ağustos 28, 2018

Yokluk vergisi


Yoktun..
Oysa ben hep buradaydım.
Gözlerim aramayı kestiğinde bile..
Hep buradaydım.

Aynı şehirde aynı egzos dumanının altında,
Aynı isli güneşe uyanırken,
Aynı mehtaba bakamazken bile
Aynı gece...
Buradaydım. 
En fenası da buydu.
Saçlarının tellerini sayar gibi saydım,
Daha fazlaydı yokluğun..
Varlığın daha fazlaydı yokluğundan..

Susturdum içimdeki haini..
Yaşamadan yazılmaz tutulmuş köşebaşları..
Tutulmuş nutuk, tutulmuş ay...
Oysa elini bile tutmadım gecenin.
Hep o gülüş kaldı aklımda..

Ağlamak yok kitabımda..
Sensizlik de yok.
Çünkü bilmem senliliği..
Sadece bir düş.
Sensizlik yakmaz canımı bundan gayrı,
Sen varken bile.

Yoktun..
Uzakta değildin yakın da değildin.
Bir bilinmez gecenin gündüzüydün.
Şarkılar vardı bir tek...
Ezberlediğim..
Açıp sesini, yağız atların kırbacı gibi şaklattığın yüreğime,
Vur ha vur..
Gönül gözü var ise gönül kulağı da var imiş..

Saat maat kalmadı.. 
Boşa sızlanma..
Sevgili diye basılanlar bağra
Bilselerki sevgili, sevmese de sevgili..

Sevmenin sevmekle bir ilgisi yok..
Sevilmek sevmeye ait değil..
Sevmedikten sonra...
Mecnunun Leylâ' yla ilgisi yok...
Kavuştuktan sonra...

Yoktun...
Varlığın kadar yakmadı...
Dağ dumansız,
Gül bülbülsüz,
Gece gündüzsüz olur mu?
Sevda ağrısız ?
Gönül yarsız olur mu?
Olur mu?
Kul sevdasız olur mu?
İyi ki yoktun...
İçim dışım sen oldun...







Pazar, Ağustos 26, 2018

Zer-0 point Her-O point



Sahi ayak izlerimiz kaldı mı o tahta iskelede ?
Güneş mi sildi yoksa rüzgâr mı?
Yoksa başka izler mi geçti üzerlerinden?
Hayallerimizin iskelesinden?

Sabah uykusuzları gibi kalkıp açtım denizi..
Nefesim sahilde sallar dalları
Gitsem de oradayım..
Serin, derin, senin delin..
Üşüme şimdi  poyraza döndü yelim..

Dağlar var uzaktan bakınca küçülen.
Belki de o kadar küçükler sahiden, 
Sihirli ellerin gibi,
Değdiği yeri bayram günü eyleyen
O hazan gülleri gibi yüzün, 
Her gün başka gonca açan.

Bir sinemaya gitseydik ya da çay bahçesine,
Belki değişmezdi dünya,
Belki bütün istenenler olmazdı ama...
Yaşardık bir film karesinde 
Ya da bir demli çay içinde..

Gülmek gerek şimdi...
Bütün konuştuklarımıza ve ürkek ellere rağmen..
Uzun, mütereddit kirpiklere rağmen, 
Yalnız iskeleye bakıp..
Sıfır noktasına "geldik" deme vakti.. 
Hadi gidelim..
Silinmeyen izleri tazeleyelim...





Hiç bilmiyorken bile!

Perşembe, Nisan 26, 2018

Kaptanın seyir defterine ek...


Çilek reçeli kokuyorsa evin gökyüzü,
Biri var demektir kapının ardında..
Ve insanın hayatında olmazsa olmazı
Bir bekleyenin olması çabası..

Yelkovan kuşunun gözünden Rumelihisarı
Üveyik kuşunun kanadından Edirnekapı
Martının gözünden Salacak
Görünce başlayacak hayat...

Bütün isimler silindi kaldırımlardan
Kaldırımlar bile kaldırılmışken
Tomofil tekeri çiğner tarihi, sakız gibi
Yağmurları bile çalınmış şehri.

Kalk gidelim, ver elini Beykoza
Uzat ellerini uzaktaki Aşiyana
Boşver unut sesimi, unut 
Ellerim el olmuş sana..

Dersaadette sabah ezanları
Oku bir daha seyretme
Pera Palas kalmış bir tek 
Şehrin toprağı taş olmuş
O da altın değil.

Daha çok gözüm olsaydı keşke
Seni görebilmek için bir bakışta..
Yetmiyor bunlar
Olsun zaten sensiz uykudalar.

Duyma sesimi n'olur...
Sakın !
Yasak satırlar sana..
Na-nahrem ellerin imlası olmaz..

Uzaktan bir selam çakar Ayvazovski
Yanaşmaz artık rıhtıma
Palamarlar çözük, liman boş,
Liman yıkık, içim gibi...
Gene de..
Görmek seni..
Ömre bedel...
Suskun geceler gibi...



Makam : Uşşak
Usül : Düyek
Beste Güfte : Şükrü Tunar

Kalbimi bezlederim minnet-ü zevkle dilesen
Bir muhabbet kuşu da ben olurum sev diye sen

Sevgilim meltemidir şimdi ruhumda esen
Bir muhabbet kuşu da ben olurum sev diye sen

Perşembe, Mart 15, 2018

Ek bir....


Kaptanın seyir defterine ek..

Hiç birşey seyretmedim seni seyrettiğim kadar..
Gözlerim görmedi senden gayrısını.
Bir an, bir mevsim
Bir ömür, baktığın bir an..
Sensiz geçen hayat gibi boş zamanlar. 

Kara sevda falan hepsi yalan !
Düşmeye görsün tezgaha gönül..
Ne satarsın ne satılırsın.
Yanarsın dört yan cehennem.

Gözlük camlarımdan bile sakınırım seni
Kimse girmesin diye aramıza.
Ne bir milim ne bir filim...
Kimse sensizliğimin sessizliğini duyamaz.
İçim bağır çağır..
Bekle..
Hiçbirşey olmayacak...
Merak etme !
Suskunluğum Sur'a kadar susacak...

Vakit tamam...
Kapansın ağır kapılar sevdanın üzerine.
İçeride dertli bir keman..
Ne uzatmalı fazla,
Ne yok olmalı..
İnsan sevdiği kadar yaşamalı...





Sonsuza Kadar !

Perşembe, Mart 08, 2018

dudağının keskin kenarı...


Samanyolu tek yıldız...
O da sen.
Diğerleri yolunu aydınlatır sadece..
Sen aydınlatırsın geceyi !
Tek başına..
Yeter parıltın..
Suda yakamoz,
Ormanda ışıltı,
Dağlarda bir kor ateş..
Tek sana yazılmış şiirler,
Bütün şarkılar sana,
Romanlar, oyunlar
Hatta yazılmamışlar...
Hep sana..

Anlatmak seni sana, kolay olsaydı,
Becerirdim bunu da..
Şimdi yetmez ellerim.
Seni bana anlatamadım ki daha...
"Duyma" dedim içimdeki gölgene..
Suretin gözlerimde..

Gözlerin ...
Kaçak gözlerimin yolunu gözlediği..
Bakma n'olur...
Buhar olur okyanuslar..
Erir koca dünya.
Bakma sen..
Ben de bakmam..
Yaşar gideriz..
Belki bir tramvaya biner gideriz... 





Perşembe, Şubat 22, 2018

cey cey okoça...




Sen bir yıldız parıltısı, 
Sönmeyen bir ateş,
Susmayan bir şarkı..

Titrek yıldızlar üşür mü senin kadar?
Uyur mu su senin uyuduğun kadar ?
Dudaklarından benim için dökülen bir kaç harf..
Can katar mı canına senin de ?
Narin halin bir bakışta kırılır mı? 
Gözlerimi kaçırdığım gözlerin,
Titrer mi tutulmuş nefesim kadar ?

Sesin kulağımda, 
Boğazdan geçen son saltanat kayığının çırpıntısı,
Öksüz kapı tokmakları ellerim,
Ellerine yakın ellerim, samanyolu kadar.. 
Yakınsak bir kaç saat, asırlar boyu sürmüş saadet..
Dokunmak yasak, sözümle bile !
Zaten gereksiz de, durmuş saatler gibi...
İşe yaramaz, seni sevmeyenin tutkusu.

Biliyorum olacağın yıldız kadar uzaksın..
Ama biliyorum; benden sonra da parlayacaksın.
Az kaldı, düşlerine...
Düşlerim seninle...
Ve..
Yalnızlık sana mahsus değil..

Sevmekse "sen" zaten..
Bir o kadar habersiz..
Güneş doğarken de aynı güneş batarken de..
Kalp severken de aynı sevilirken de..
Sen,
Sevsen de aynısın sevmesen de..

Ayna kırık, plak takılmış, tuval yırtılmış olsa da..

Ben aynı ben..
Seni seven...




Müzik: Three Bilboards Outside, Missouri filminden......