Çarşamba, Şubat 24, 2021

Okuyanın yazısı

"Sevmek yaşamak gibi geçici değildir

Ölüm gibi kalıcıdır."


Söz uçtu hep,

Bütün söylenenler unutuldu belki, bütün o güzel anlar.. Gözlerin gözlere değdiği, parmakların birbirine dokunduğu, dokunduğu an içinde kainata dokunuyormuş gibi olma hissi..Unutuldu çoktan. Unutan olmak daha iyidir,  az acılı Adana olmaz.. Hatırlayan yanar, dönmez.. Dönmeyendir yanan.. 

Tam telefonu kapatırken bir vapurun düdüğünü duyup olduğu yeri anlamak gibi, içi cız ettiren gereksiz detaylarla örülüdür anılar. Bir ses bir koku bir bakış, kim bilir ne zamandan kalmış bir saç teli vesaire vesaire.. hatırlayanın cehennemidir bunlar. Buraya bakmıştı buraya dokunmuştu bunu yemişti bunu demişti.. Sil tuşu gerektiren beyhu-delikler. Oysa dolunayı herkes görür... Hususi bir abartıya gerek yok, düz beyaz bir tabak varsay, yok say bütün yüklü anlamları, yok denize düşmüş, yok şavkı vurmuş.. Üzgünmek istiyorsan nişan al, ateş...

Kar yağınca hayvan gibi inleyip ağlayanlar biliyorum, oysa kardaki ayak izleri çabuk silinir. Yağmurda yürüyüp melankoli yaparken sırt üstü 15 gün tedavi gören yavruslar da biliyorum.. filimlerde olur onlar dememe rağmen dinlemeyip rüzgarda kayalıklarda denize bakıp enjeksiyon ağına düşen biçareleri de...

Halbuki; hatırlamak unutulmaması gereken bir şey. 

Zamanında, doğru yerde doğru zamanda kendini paralamak iyi gelebilir bazen. Yaşadığını hissettirir kanırtan hassasiyetler. Bir daha hiç gitmeyeceğin bir yere gidip zorla kendini krater ağzından aşağı  bırakmazsan hatırlamak iyidir. 

Nefesin kesilince nefes aldığını anlarsın.

Hatırlayamadım demek yasaktı bir zamanlar TRT''de. Anımsayamadım dendirilidi.. Dendirililom.. Beni hatırladın mı? diyene anımsayamadım demek biraz daha kibarca sanki..Hatırlayamadım sert kaçıyor biraz galiba.. Anımsayamadım... Animasyon..

Sevmek güzeldir, unutulmak dışında...

Kesekağıdı yapıp satan bir abi vardı çocukken, yan taraftaki eski köşkün en alt katında kalırdı. 3 tekerlekli motorlu bir sakat arabası vardı. Kalın camlı kalın koyu çerçeveli gözlükleri bir de cuma hutbesi bıyıkları vardı. Pazarcılara, yakın esnafa darada ağır çeken kalın kesekağıtları yapardı gazete kağıdından. Bazen bahçedeki tahta masada onun mürekkep lekesinden kararmış kalın parmaklarını takip eder gazete kağıtlarını nasıl kıvırdığını seyrederdim. gazetelerin üzerindekileri okumaktan olacak hiçbir zaman kesekağıdı yapmayı öğrenemedim. Bazen resimli romanlardan bazen çıkma kağıtlardan ancak çoğunlukla günlük gazetelerden kesekağıdı yapardı. Yalnız, siyasi ya da dini bir ibare varsa onları kullanmadığını ya da görünmemesi için ters katladığını hatırlıyorum. 

Unutulmayan hatırlanmaz.

Su içmeyi unutmak gibi değil insanı unutmak. İkisi de zararlı.. Ne yaparsan yap nefes almayı unutamazsın. Araba kullanmayı, bisiklete binmeyi unutamazsın, unutulmayı unutamazsın. Aklına gelince ehliyetini verirler eline, sür bakalım gidelim Acışehir.. Neden kötü isim koymazlarki kentlere..? O da lazım oysa.. 

Ben unutmam, çok iyi unutulurum.. 

Bütün unutmayanlar unutulmaya mahkumdur. Yaz kızım.. failin en acı tarafından unutulmasına......

Amaaan, insanlar mutlu olsun be.. Unutmak isteyen unutsun, unutmak istemeyen unutmasın. Acı çekmek de mutluluk verebilir bazen. Onun da kendine has bir hazzı var.. Milyonlarca arabesk yanılıyor olamaz. 

Velhasıl, herkes mutlu olsun. Yaşadığı an önemli insanın. Bir harf sonrası yok yaşamanın. Söz uçar yazı yazanın değil okuyanındır. 



SEVMEKTEN KİM USANIR

Solist: Hüner Coşkuner

Beste: Teoman Alpay

Güfte: Münir Ebcioğlu

Makam: Rast