Salı, Ekim 30, 2018

Dadaist-anbul


Görmeyince yok olacak sanıyorsun,
Yıldızlar yok olmaz..
Yok olmaz öyle...
Görmeyince daha çok görürsün.
Elini tutmak değil, cennetin kapı kulbu..
Kuşlara binip gitmiş kelimeler,
Denizin tuzuna karışmış serbest müstezat....

Kapalı tribünden çıktım ben,
Severim kapalıyı
Bağırırsın bağrın açık..
Kış vakti odun sobası ellerim,
Yanan içimin deniz feneri..
Titreyen mum ışığı parmaklarını kaplar..
Eğer istersen bedenim yanar 
Siyah çorapların altında mermer gibi duran  
Teni tanır, ileri gitmez-geri dönmez bir karalıkla.

Gece olmaz hiç bize.
Hep üzerimize batar güneş..
Nasıl vurur yüzüne, çıplak gölgeler hatırlanmaz.
Bana bırak ben çözerim ebemkuşağını yağmurdan sonra,
Ben bağlarım gözünü günahların,
Kaparım bütün kötücül sözleri duymaz kulakların,
Benim sözlerimdir baştan çıkaran dudaklarını,
Dudakların benimdir dokununca yakan...
Nefesindir deli okyanusları aşıp içime dolan.
Hepsi benimdir...
Yaşamadıklarımızın hepsi..
Yaşadıklarımızın hiçbiri
Yaşayacaklarımızın tamamı
Bizim.

Bir simitteki susam tanesi kadar döktüm içimi...
Yarısı yarına kaldı..
Isırıp bıraktığın dudağına yapışanlar kayıp...
Saymıyorum yere dökülen taneleri de..
Bil istedim gene de..
En sevdiğim eserin aynan...
Eğer içinde sen varsan...





As time goes by...
Dünyanın en güzel filmlerinden biri..
Casablanca...
1942
(Ingrid Bergman, Humphrey Bogart)

Cumartesi, Ekim 13, 2018

Bir yalnızlık şarkısı....


Zaman durmuyor, fotoğraflarda kalmıyor sesler.
Uzanan eller, titreyen dudaklar, kapanan gözler 
Kadrajın dışında kalan herşey, herşey çok çok uzakta.

Sessiz filmden donuk bir kare gibi,
Bir kağıda hapsolmuş fotoğraflardaki insanlar.
Sonsuza dek öyle tebessüm edecek,
Gözlerinden bile anlaşılmayacak içinin yıkılmışlığı.
Her gören ne mutlu diyecek, ne güzel gülümsemiş...
Aklında ne vardı kimse bilmeyecek.

Bir büyük haksızlıktır fotoğraf..
Bir büyük meydan okuyuştur hayata..
Fırtınalar koparken içinde, bir büyük dik duruştur..
En sahtesinden!
Nefret etsen de yanındakinden o artık hep yanında kalacaktır.
Fotoğraf hayata sahte bir dokunuştur.

Ya bunun tersiyse pekiyi?
Ya elini tuttuğun hatta tutamadığınla aynı karedeysen?
Ya için gitse bile tam fotoğraf çekildiği sırada dönüp bakamadıysan?
Tam o anda bile tam bakamıyorken bile yan yana olduğun için gülümsediysen böyle ? 
Ya fotoğraf hiç kimsenin bilmediği bir gerçeği tespit ettiyse ?
Sevilenin sevildiğini bilmesi gerekmez gerçek sevgide..
Bilirse aşk olmaz belki, bilmezse ne olur bilinmez !
Ya tam bu anda çekildiyse o fotoğraf ?
Kimse bilmiyorken ama herkesin önünde...

Pekiyi..!
Ya tutmuşsan ellerini gözlerinin tâ içine bakıyorsan,
Ya da hafif değiyorsa dirseğin dirseğine,
İçine sıcak ırmaklar akar gibi..
Yanyana..
Ve bir o kadar uzakta...

Bunların hepsi sevdayla ilgili...
Işık olmadan fotoğraf olmaz..
O yüzden yanar aşıklar,
Işığa koşar pervaneler.
Aşk karanlıkta da aşktır amma,
Yalnızlık görünmez gün ışığında.





Solist: Eda Baba
Söz: Hikmet Munir Ebcioğlu Müzik: Ali Teoman Alpay Klasik Gitar: Emre Ay Keman: Üner Demir Ud: Ongun Ülker