Salı, Ekim 10, 2017

Bilme-sen

Yavaş söylenen şarkılar daha mı çok acıtıyor?
Yoksa sözler mi esas can yakan?
Gözler hakkında herşey aslında...

Küçük balık, 
Sessiz adımların sanki yer kabuğunu incitmek istemezmişsin gibi,
İçimde aceleler yanarken, "dur" diyor, sevmediğin beyaz yüzün, bitişik pabuçların ve o meşhur çorapların..
Dur n'olur?

Çok geç...
Dünyaya erken gelmenin güzel yanları var elbet..
Horoz şekeri, radyo tiyatrosu, sütçü, dondurmacı vesaire vesaire..
Geç gelmenin tesellisi ise..
Yok..

Yok sevmemeli hele yağmur yağarken hiç,
Bak bu gelip geçen bulutlar bizim değil..
Bilirim, hiç olmayacak..
Ama hep öyleymiş gibi bakacağım onlara...
Unutmamak için şekillerini,
Saçlarına baktığım gibi bakacağım..
O buğulu cama benzer bakışın gibi,
Tarifi olmayan renkte ipek kirpiklerin gibi bakacağım. 
Sessizliği senden öğrendim pürtelaş sokaklarda,
Sakin gülümsemeler de mümkünmüş meğer,
Senden öğrendim sükûnet içinde durmayı,
Senden öğrendim ufaklık böyle yanmayı.

Zaman; gerisiz, şimdili, ilerili...
Yokluğa kadar beklemek zor,
Şimdi gelsen?
Durgun bir suya bakar gibi geçiyor hayat..
Ve vakit azaldı..
Şimdi gelme vakti..
Gel...
Hiç birşey bilmeden..
Beklediğimi bile...