Çarşamba, Mart 15, 2017

silensiyo !


Gecenin en yırtık saatinde,
bilmem ne rüyalar görürken birileri
ben saatin seslerini dinlerim..
neler geçer neler meşum saniyelerden
ilk nefesini alan bebek
son nefesini veren moruk
deriye değen traş jileti, 
paris metrosunda sürtünen bir tekerlek
buğulanmış cama yazan sıkkın çocuk 
bulutların beyazı, 
oltanın ucunda nefessiz balık,
fabrika gürültüsü, 
kapanan kadife perde,
uçakların yanıp sönen bombaları,
sinemadan mutsuz çıkan bir çift,
kısadevre karanlık,
ameliyat susuzluğu,
ilk bakış,
eriyen buz,
istanbul...

geçirgen kağıtlar gibi homo sapiens
türlü çeşit insan, erkek-kadın vesaire
tozlu bir kalaba,
fakir dansçıları var bu şehrin, 
el değmemiş sokaklarında
kimse görmediği için onları
fakirler belki de...
ve belki
güzel sesli kızlar,
kimse dinlemediği için evde...
o güzel gözlü çocuklar gibi..
keşfedilmemiş yıldızlar sadece uzaklarda parlar..

karanlık saklar gözyaşlarını
sadece ağlayan ıslanır
yağmurda
ve
sadece
güneş altındakiler yanmaz 
türküler diyarında..

silensiyo...
sus dinle !
zordur dinlemek bildiklerini
öğrenmek de ağır gelir sana
bilmediklerini..
susmak hepsinden zor
için kan-revanken
hepsinden kolay
belki
derviş döner kurtulur da
sen dur,
durdukça büyür zaman...
kurtulucaksın elbet
şimdi yanıyorsan..

intikam saati yok
bütün saatler aynı
hepsi senden alır
sana verir zamanı.

gün gelir vakit biter,
saat durmaz oysa
dinler saatinin sesini
senden sonrakiler..