Cumartesi, Aralık 19, 2020

Arabeks Kasetin B yüzü


Gökteki yıldızları sayamazsın ki

Sevgin hep içimde göremezsin ki

Kalbimin feryadını duyamazsın ki

Sessiz kaldığımdan vazgeçtim sanma


Sana ben ne kadar hasret kalsam da

Issız çöllerde susuz yansam da

Sararıp solsam düşüp kalsam da

Çağırmam sevgilim sen gelmedikçe


Sanma ki unutur küser giderim

Sanma ki kor gibi yanar sönerim

Deli bir mecnun gibi ağlar gezerim

Kalbimden sevgini silemezsin ki.


Güneşe uçuşan kuşlar yanarmış

İnsan sevdiğine böyle kanarmış

Sevenler içinden sessiz ağlarmış 

Gülemem yüzüne sen gülmedikçe. 




   


Söz-Müzik: Selami Şahin

Sen beni sen unutmuş gibisin Ben hala deliyim hala sevdalı Yaktığın ateşi söndüremedim Sen hala çılgınsın hala belalı Çekmeye razıyım kaprislerini istersen zincire vur ellerimi Ne olur birtanem anla halimi Ben hala deliyim hala sevdalı Sen benden sen vazgeçmiş gibisin Ben hala tutkunum hala yaralı Yaktığın ateşi söndürernedim Sen hala çılgınsın hala belalı Bu sevda bir anda bitebilir mi Gerçekler yalana dönebilir mi Ne olur birtanem anla halimi Ben hala deliyim hala sevdalı






Pazartesi, Ağustos 24, 2020

VAZGEÇMEK-TEN

 Vazgeçmedim senden,

İnsan nefes almaktan vazgeçer mi?

Balık yüzmekten,

Kuşlar uçmaktan,

Su akmaktan vazgeçer mi?

İnsan düşünmekten vazgeçer mi seni?

Sevmeyi görmek zannedenler vazgeçer,

Bir de görmemek..

Oysa, 

Dünya dönmekten vazgeçer mi?

Güneş doğmaktan, 

Rüzgâr esmekten,

Bulut geçmekten vazgeçer mi?

Seven sevmekten vazgeçer de..

Ben sensizlikten vazgeçer miyim ?









Pazartesi, Ağustos 03, 2020

Sevgilik


-Senin gibi.. Senin gibi bir kadın....

Kelimeler boğazına takılmıştı sanki... Devamını getiremeyeceğini düşündü.. Geldiklerinden beri gözlerini oturdukları tahta piknik masasından kaldırmadan elleri önünde öylece duruyordu. Göz göze gelmemeye çalışarak bir daha söylemeye çalıştı..

-Senin gibi bir..kadını daha önce...hiç tanımamıştım.

Bakalorya sınavında son kelimelerini söyleyen öğrencilerin rahatlaması geldi birden üzerine...
Başını kaldırmadan, göz ucuyla, karşı taraftan gelecek tepkiyi ölçmek için kaçamak bir bakış fırlattı, sonra gözlerini tekrar masanın üzerine kazınmış silik yazıya çevirdi..
Tam okunmuyordu, bu bir isim miydi? yoksa bir lakap mı? Bunları düşünerek biraz önce söylediği sözlerin ağırlığından, sorumluluğundan kurtulmak istiyordu..

Karşıdan bir süre ses gelmedi. Gözleri onun üzerindeki yeşil çiçekli elbisenin bir parçasını ve çıplak bileğine doladığı yeşil çiçek desenli eşarbı görüyordu anca.. Cevap bekler gibi değil de, idam hükmünün açıklanmasını bekleyen bir mahkum gibi  bekliyordu adeta.. Kalbi atıyor muydu yoksa hepten durmuş muydu? onu bile anlayamaz halde bir süre daha öylece durdu.. 
Tam ağzını açacağı sırada, karşısında duran ellerin kımıldadığını gördü.. Eller yavaş yavaş uzandı ve sıkı sıkıya birbirine kenetlediği adeta taşlaşmış ellerinin üzerine kondu. Bakışlarını kaldırdı, o karşısındakini hiç bitmeyecek bir merakla süzen kıpırtısız gözlerle karşılaştı. Cesaretlenmiş gibiydi ancak bir sorunun mu yoksa bir cevabın mı geleceğini kestiremedi. Uzattığı eller, onun sıkıca kenetlediği avuçlarının arasına girip usulca araladı ve bir kuşun yuvasına yerleşmesi gibi ayaların içine giriverdi. 

-Çok kibarsın.. Güzel şeyler söyledin bana.. Uzun zamandır duymadığım, hatta belki duymak istediğim şeyler... 

Bundan sonra gelecek cümleyi tahmin etmeye çalışmak bile onu çok korkuttu... Gözlerini dikmiş gözlerinin tam içine bakıyordu. "Artık ne olacaksa olsun" dedi içinden.

-Biliyorsun.. Durumu yani. Seni tanımıyorum bile...

-Biliyorum.. ben sadece içimde olanları söyledim... Hani yazar demiş ya; "Yazmasaydım çıldıracaktım" işte onun gibi.. Söylemeseydim çıldıracaktım.. 

Güldüler...
Rahatlamışlardı.. Şimdi söylenecek sözler belki biraz daha güvenli ve rahat bir yerden başlayabilirdi. 

-Ben şaşırdım aslında.. Nasıl böyle? Beni tanımadan...Yani bu kadar yoğun duygular?

Eyvah dedi içinden.. Yoksa benden şüpheleniyor mu? Onu kandırmaya çalıştığımı mı düşünüyor?

-Yani gerçek olduğunu görebiliyorum ama... gene de şaşırmadım desem yalan olur.. Kaç kere konuştuk ki?

Neyse dedi... öyle düşünmüyormuş en azından.. Ama haklı... Nasıl olur böyle bir şey? Bu kadar tanımadan bu kadar düşünmek hatta bu kadar bu kadar sevmek...?

-Bunun cevabını bilmiyorum... Sadece şunu söyleyebilirim.. Bu sizi ilk gördüğüm andan beri içime düşen bir his.. 6. 7. 8. kaçıncı his ise öyle bir şey.. Fakat bunun nasıl olduğunu ben de bilmiyorum, cevabı yok...

Bir süre bir şey demedi... Doğru mu? Yoksa o anda uydurulmuş bir şey mi diye düşünüyor olabilirdi.. Çünkü; aslında bu gerçekten de normal hayata rastlanılan hatta filmler de bile pek olmayacak bir şeydi. 

-Ama dedi,
-Ama gözleriniz... Onlardan kaçamadım. 

Ellerini avucundan çıkardı tahta masanın üzerinde sürterek kendine doğru çekti, kendi avuçlarının arasına aldı ellerini..

-Baştan anlat bana herşeyi... Neden?

-Neyi?

-Herşeyi işte..Ne zaman farkettin? Nasıl? 

Bu bir kabulleniş miydi? Yoksa emin olmak isteyen bir kadının sorguları mı? 

-Ben bilmiyorum.. sadece gördüğümde, herkesten çok farklı olduğunu anladım. 

-Farklı?

-Evet.. Bundan o kadar emindim ki o an.. hâlâ öyle.. Başkalarında olmayan bir şey var.. Farklı.. 

"Nasıl ama" der gibi baktı.. Devam etmek zorunluydu artık..

-Duruşun, konuşman içindekinin bu kadar dışına yansıdığı bir insan olabilir mi? dedim o an..

-Çok karmaşık değil mi? Nasıl emin olunur?

-Çok basit aslında.. Sadece o an dünyada bütün gücümle yanına gelip, konuşmak istediğim tek insan sensin diye düşündüm..

-Geldin zaten..

-Evet geldim.. Hiç yapmadığım bir şeyi yaptım aslında.

-Nasıl? Daha önce bir insanın yanına gelip tanışmadın mı yani hiç?

Sorunun altında yatan şüpheyi sezdi.. Bunu söylemesinin sebebini açıklaması gerekiyordu.

-Elbette tanıştım... Yani bu..bu farklı bir şeydi. Daha önce hiç karşılaşmamıştık, hatta bir aşinalık bile yoktu.. Ve aslında bu büyülü bir andı.. Bu kadar hoş ve beğendiğim biriyle...

Avuçlarında duran ellerini biraz geri çekti... Sanki devamını bekler gibiydi..

-Bu kadar hiç tanımadan, gidip konuşmak ve o an nereden başlayacağını bilememek bile aslında içimdeki o hissin ne kadar doğru olduğunu gösteriyordu.

Sessizlik uzadı.
Bu inanmakla inanmamak arasında geçen sonsuz zaman diliminin bir parçasıydı sanki..
Ellerini tamamen kendine çekti.. 
O da masanın üzerinde tek başına kalmış ellerini geriye doğru çekince, yüzü lif lif olmuş tahta yüzeyin üzerine kazınmış anlaşılmayan o kelime tekrar ortaya çıktı..

Kalkıp yürüdüler. Birbirlerine biraz yaklaşmışlardı ama kolları birbirine değmiyordu henüz.
Yapraklar dökülüyordu. Havada dönüp duran sarımtrak bir tanesi, eski tahta piknik masasının üzerine düştü..
Tam da o okunmayan kelimenin yanına.. harfler şimdi daha belirginleşmiş gibiydi. 
Şöyle yazıyordu;

Sevgilik. 

Pazartesi, Haziran 22, 2020

Orta ünlü uyumu



Japon kiraz çiçekleri açtı gökyüzünde
Her renk sen sen
Boyanmış gökyüzüne bir şirin surat çizdi
Apansız uçup gitti uçak 
Bir bulut geldi sonra 
Sen sen baktı yukarıdan
O da çekip gitti odanın camından

Bir rüzgar esti ardından
Sen gibi savurdu dumanımı
Ben gibi durdu bir ara
Biz gibi yok oldu bir anda...

Bir yıldız çıktı daha da sonra,
Baktı göz kırptı bir an sen gibi
Sonra, sonra bir daha baktım ona
Tutuştu gitti içten yana yana

Ay çıktı en sonra
Mehtap derler dedi sevenler adıma
Sen gibi baktı bana, kıpırtısız saf
Kaybolacakmış gibi sıkılınca
Resim çekmek yasak dedi bana

Deniz parladı ondan sonra
Sen gibi bak diyerek bana
İlâ-nihaye kıpırtılarla ben gibi bakarak ona
Uzattım ellerimi tersine döndü dünya

Bir ses atımı uzakta
Hiç görmeden yaşamak da varmış yazıda
Harfler kördür sadece görünürler
Ümmidir çünkü harfler 
Okunmayı da bilmezler

Bir harf çizdim
Sen gibi baktı bana
Sen gibi baktım ona
Kimse de okumadı benden başka
Zira
Ünlü harf yoktur
Ünsüzler diyarında






Söz-Müzik-Solist: Emel Mathlouthi - Holm (A Dream)"Rüya" 
Gözlerimi kapatabilseydim 
Rüyalar elimden tutup götürürdü 
Yükselir, süzülürdüm yeni bir gökyüzünde 
Kederlerimi unuturdum. 
Hayalimde yolculuk edebilseydim 
Aşkın ve umutların yeşerdiği, acının dindiği 
Saraylar ve geceler yaratırdım. 
Yarattığımızı her şeyi yok eden 
Acımasız gerçeklerin bıraktığı 
Zulüm, ızdırap ve çileyle gölgelenmiş 
İnsanlar gördüğün bir dünya. 
Bizi, düşlerimizi ezen 
Tüm yürekleri karanlık ve aç gözlülükle dolduran 
 Zorbaların yükselen duvarlarını gördüğün bir dünya.



Pazartesi, Nisan 27, 2020

San-iyeler


Kimsenin seni sevmediği saatlerde
Kimsenin haberi yokken..
Hatta senin bile...
Kim sever seni benim kadar?
Ben severim..

Herkes saatle yaşar
Herkes akreple yelkovana bakar
Saniyeleri kimse saymaz
Hatta sen bile...
İçinde yokluğun olan saniyeleri..
Ben sayarım...

Sevda böyledir,
Dudakları yakan bir kahve..

Yansan bırakamazsın
Dilin yanar
Bıraksan dönemezsin
Kalbin yanar..
Ne yanacak kadar sev bu dünyada
Ne donacak kadar uzaklaş...

Tam kararında sev..
Ne elinden düşür onu ne dilinden..
Ne acı olsun zifiri telven
Ne içini bayıltsın şekerden..
Kokusu bile mutlu etsin seni 
Dudaklarını değdirip içmeden..

Kimsenin göremeyeceği yerden görürüm seni
Kimsenin sevemeyeceği yerden
Kimsenin bilemeyeceği kadar uzaktan
Kimsenin olamayacağı kadar yakından..

Seni senin içinden severim..
Yani gönülden...




Hemhal Ol'anlar - Geçer Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer, Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer, Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer, Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer, Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer, Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi, Çağlıyan göz yaşı mı, yoksa ki hicran seli mi? İnleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi? Çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun fili mi, Ney susar, mey dökülür, gulgule-i Cem de geçer, İbret aldın, okudunsa şu yaman dünyadan, Nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan. Niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan, Önü yoktan, sonu boktan, bu kuru da'vadan Utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer. Ne şeriat, ne tarikat, ne hakikat, ne türe, Süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre Cahilin korku kokan defterini Tanrı düre! Ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre, Cennet iflas eder, efsane-i Adem de geçer. Serseri Neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne, Girmemiştir bu avalim, bu bedyi' gözüne. Cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne. Pir olur saki-i gûl çehre bakılmaz yüzüne, Hakk olur pir-i mugan, sohbet-i hemdem de geçer. (ömr-i fani: ölümlü hayat) (dem: vakit) (ram: boyun eğen) (hande-i hurrem: sevinçli gülüş) (devr-i şadi: mutluluk devri) (gussa-i matem: matem kederi) (an-ı dem adem: insanın devri)(tecelli-i hayat: hayatın cilvesi) (hicran:ayrılık) (saz-ı kaza:kaderin sazı) (dest-i kader:kaderin eli) (şuun:olaylar) (gulgule-i cem: topluluğun velvelesi yada hz.süleyman'ın (Cem) sesi)(avalim: alemler, cihanlar), (bedyi:güzellikler) (Cehl:cehalet) (sakiy-i gül çehre: gül gibi yüzünü sunan) (pir: ihtiyar) (pir-i mugan: meyhaneci) (sohbet-i hemdem: dost muhabbeti) Söz / Poem : Neyzen Tevfik Müzik / Music: M. Rasim Mutlu
Solist / Hemhal Olanlar Grubu

Salı, Nisan 14, 2020

Nahit Hanım'ın Şarkısı


Gözlerin yağmurda ıslanır mı?
Ya üşür mü ellerin soğuk rüzgarlarda?
Bu kadar uzaktan seslensem sana
İşitir mi kulakların suskunluğumu?
..
Bütün renkler öldü..
Işıklar söndü, 
Çalacak ateş de yok artık kutsal dağlarda.
Karanlığın güneşi doğarken üstümüze
Yol göstermez yanlış levhalar gibi
Baktık birbirimize.
Ayrıksı otları bile Birliksi olmuş
Biz bir yaprak olamamışken
..
Bir damla çaldım okyanusundan,
Haberin yok neyseki,
Tuttuğum ellerinden,
Sende gördüklerimden...
Bilsem yakardım günah defterlerini
Sana varan yolları keserdim haramice
Ayrılık kitabını yazarken kader 
Adını yazan harfleri silerdim.

..
Tenine değen 
Şu hain meltem,
Şu ince patiska,
Şu yanası güneş
Şu ellerin elleri
Şu hasetin gözleri
Deli etmez de beni
Şu zalim zaman yok mu?
Sensiz bir günü daha çaldı takvimden..
Tensiz..
..
Sessiz bir şarkı çalıyor plakta,
Hiç söylenmemiş sözlerden mürekkep
Hiç çalınmamış sazlar eşliğinde
Hiç yan yana gelemediğimiz bir anda..
Hiç bakamamışçasına gözlerine
Sarılıyorum..
Hiç düşmeyecekmiş gibi...
İmkansız düşlerime..







"Ben Sana Vurgunum"
Söz: Sabahattin Âli
Beste: Ali Kocatepe
Solist: Nükhet Duru

Pazartesi, Nisan 06, 2020

Güzleyin


Güz bitti artık sarı sonbahar, 
İçimde kavrulan yazdan bir aşk var. 
Düşen bir yaprak gibi titrerken içim, 
Hayal gözlerine bakıp ağlayasım var. 

Söyle dilber sana ben neler ettim, 
Beni böylesine derbeder ettin, 
Sanki bilmez gibi ateşe attın, 
Şimdi boynu bükük ağlayasım var.

Pazar, Nisan 05, 2020

Var kere bir...


Oysa sen..
Şimdi çok uzaklarda..
Bir kuşun kanadında,
Bir kuşun kanadı kadar narin, 
Yokbeyaz-küllü gri bir bir tüy gibi,
Savrulup gidersin muamma diyarlara.

Saplı bir pergel gibi dönerim olduğum yerde,
Bir daha bir daha, kendimin üstünden geçerim..
Kaç memleket daha geçeceğim sana varmak için?
Kaç savaş daha başlayıp bitecek?
Sevdasız kurşunlar döşümü böyle delip de geçecek..

Sesinle dolu dünya,
Karda titreyen bir çiçeğin dalı gibi..
Bir ispinozun açlık şarkısı gibi,
Bacadan çıkan dumanın fısıltısı gibi..
Yayılır dağılır göklere, tüm dünya işitir de..
Sen duymazsın sesimi..
Saklandığım derin kuyularda, bağırırken ismini..
Toprağa salarken köklerini, 
Serpilirken başak başak, serpilirken güneşe doğru,
Güneşten çatlamış dudaklarıyla bir rençber bile duyar da beni,
Sen duymazsın...
Var kere bir eşittir yok eder, her seferinde...

Oysa sen..
Bir denizi aşıp hiç dönmeyecekmiş gibi giderken..
Ben, hep dönecekmişsin gibi severim seni..





Söz: Ülkü Tamer
Müzik: Mikis Theodorakis
(Seyhan Müzik)

Cuma, Mart 20, 2020

Sûret-i aşk


Bak şunu unutma; 
Dünya sen varsın diye var değil,
Yoksun diye de yok olmayacak.
Aldığın her nefesi bile geri verirken, unutma..
Şu yakıcı sûret-i aşk da senin olmayacak.

Bakma öyle yüzüme kalbim ayna değil,
Aslını yansıtamaz asla bu güzelliğin,
Bir saniyeliğine o nazar değse de üstüne,
Yakar, felaketi olur,  gören gözlerin.

İçimden gemiler kalkar limanlarına,
Her sefer son sefer olur bilirim..
Geri dönmeyecek o sefinelerden hiç biri,
Maksuda ermeden batacak birer birer..

Oysa, bana esas ellerin lazım,
Sana ait olan, benim olmayan her şey gibi..
Kış rüzgarlarında savrulan saçların gibi,
Ellerin olan o eşsiz ellerin gibi..

Büyüğüm ben senden üstelik, dinle sözümü;
Her zaman bilmemek iyidir çok bilmekten,
Bildiğin seni mutsuz edecekse şayet,
En güzeli güzelim, hiç bilip de bilmemek.. 

Yetmez geceler, gündüzler erişmez, 
Şu bir kaç satır seni bana getirmez,
Söndürmez içimdeki yanan karlı alevi,
Lâkin; Zaten yakmaz seveni, sevdiğinin ateşi.

Ufkî bir hayal denizinde yüzer gibi zihnim.
Bir yanda uzaktan yaklaşan bir keder,
Berikinde göklere uzanmış bir mahpeyker,
Fısıldar içime her an, adeta ıssız bir çöl gibi mahşer.

Bak şunu unutma;
Bir tek seni ıslatmak için yağmaz bu yağmur,
Bu sevdiğin şarkı bir tek sana çalmaz,
Zannetme ki seni sevmek bu kadar kolay,
Hele kolay olmayan unutmak kadar.






ŞARKI: Ben seni unutmak için sevmedim.
"Üvey Ana filminden"

Söz: Behlül Pektaş
Müzik: Amir Ateş

Ben seni unutmak için sevmedim 
Gülmen ayrılık demekmiş bilmedim 
Bekledim sabah akşam yollarını 
Ölmek istedim, bir türlü ölmedim 
Aşk bu mu, sevda bu mu, hayât bu mu? 
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu 
Şimdi sen kimbilir nerelerdesin? 
Gelir gecelerden koşarak sesin 
Bana en acı haber kiminlesin? 
Adını içimden hâlâ silmedim 
Aşk bu mu, sevda bu mu? hayât bu mu? 
Kalp acı, dünya hüzün, göz yaş dolu.