Cuma, Mayıs 08, 2015

Kalbe dolan o ilk bakış !


Ne çok fotoğraf var unutulması umut edilen.

Açılmayan çekmecelerde, kenarı yırtık karton kutularda, örümceklerin bile terkettiği ağlarla dolu tavanaralarında, şeffaf kapağı buğulanmış plastik şekerleme kutularında, üzerinde küçük kızla oğlan çocuğunun elele dolaştığı solmuş albüm aralarında...

Bir daha görmek istemediğimiz ya da görmeye cesaret edemediğimiz ne çok fotoğraf var..
Kağıda basılmış son fotoğraflarımız solmaya yüz tuttu. 
Tıpkı bir zamanlar yanımızda olanların yavaş yavaş silinip hayatımızdan çıktıkları gibi..

Gülerek neşe içinde objektife bakan o pırıltılı gözler, boyuna dolanmış o sıcak kollar, saymadan geçen yıllar içinde ne kadar azaldılar.. Hiçbiri yok neredeyse..
Kalan sağlar bile bizim değil artık..

İnsan kendinden en çok eski fotoğraflara bakarken korkar galiba..
O an, o deklanşöre basıldığı an'ı hatırlamak bile istemez bazen..Bazen istese de hatırlamaz.

Fotoğrafların arka yüzleri önü kadar kıymetlidir aslında..
Küçük bir not, bir tarih bir isim bir mekan adı, belki kısaltma bir kaç harf...
Arkada yazılanlar, önünde durup poz verenlerin hal tercemesidir en nihayetinde ve bir mihmandar gibi koluna takar götürür bizi, düşündürmek istediği yere.

Eskiden insanlar sevgililerinden ayrıldığında ya da biriyle arası açıksa o kişiyi makasla keser, kendini ayırırlardı kağıt üzerinde. 
Ne kadar hazin aslında..Birine doğru doğru bakıyorsun, bakışın, gözün, kalbin o an orada. Lâkin karşılığı yok...
Hoş şimdi fotoşop var; sadece fotoğrafa değil kalplere de yapılıyor sihirbazlık ! Resimdeki istenmeyen elemanın yerine bir başkasını montajlamak saniyeler sürüyor..Sözde aşkların hızına yetişemiyor fotoşop, Kopyala-yapıştır dijital ayrılıklar üzmüyor bile artık dijital aşıkları..

Oysa yanyana gelmek bile heyecanlandırır kalpten sevenleri. Yüzbin beğeni alsın diye sevilmez sevgili..Bir beğeni yeter tek bir beğeni birbirini beğenmek "yüzbin like'dan" evladır. Gösteriş yeri değildir kalp. Sirk alanı değildir yârin yüreği. İki cambaz bir ipte oynamaz zira !

Pekiyi ya görünmeseydi fotoğraflar ?

Hayatımızdan çıkanların fotoğraflardan çıkması ne kadar tuhaf olurdu. "Geleceğe Dönüş" filmini hatırlayın; insanlar nasıl siliniyorlardı geçmişten kağıdın üstünde? 
Geçmişten silinmek neyse de, gelecekten silmek birisini, ne kadar zor..Hayatımızdaki bir insanı geleceğimizden silince geçmişten de kaldırıyoruz galiba...Ne kadar gerçekçi bu ?
O "suçlu", o saklı fotoğraflara hep biraz hüzünle, biraz öfke ve biraz pişmanlıkla bakmanın sebebi de bu sanırım.
Aslında gönülden sildikten sonra fotoğraftan silinmiş çok mu?
Marifet aynı kalabilmek; ilk günkü gibi, o fotoğraftaki ilk bakış gibi, ilk sarılış gibi...
Bir de bakıp hayırla yâd ettiklerimiz gibi...Kaç insan kaldı böyle hayatımızda ? Yaş aldıkça yalnızlık azalacağına çoğalıyor galiba. Gerçek dostların sayısı ancak kemale erince belli oluyor.

Ya sevdalar?

Gözbebeklerinin korkusuzca birbirine bakabilmesidir aşk. 
Titreyen ellerin birbirini sakinleştirmesidir sevda. 
Kalp seslerini birbirine duyurabilmektir yıldızlı bir gecede. 
Sarılırken sıkı sıkı, nefesinin sevdiğinin saçının telini oynatıp ensesinden dolanmasıdır,
Aşk şakaya gelmez kutsal bir emanettir. 
Tanrı'dan ödünç aldığın kalbi, O'na geri verene kadar sarıp sarmalamaktır.

Bir kaç mektup bir kaç isim..

Fotoğraf, "kalbe dolan o ilk bakış"ı hiçbir zaman yakalayamaz. 
İlk görüşte aşk varsa şayet o kesinlikle film pelikülünün üstüne düşen bir bakış olamamıştır.
Fotoğrafın verdiği his o an yaşanan hislerden çok farklı olabilir.
Düşünsenize Leyla'nın Mecnun'a ilk baktığı ânı ! Mecnun'un içine düşen o alevli ok hangi fotoğraf karesine sığardı ?
Leyla ile Mecnun'un evlilik cüzdanlarındaki vesikalık fotoğrafları nasıl olurdu pekiyi ? !

Bir sabah gözlerinizi açmışsınız dışarısı kar-boran olsa O "sevda ile ilk uyanış"ı yaşıyorsanız içiniz bahar bahçedir..Gel şimdi çek hadi bunun fotoğrafını !

Sevda sözleri kalpte her zaman tesir bırakmaz. 
Hele bu zamanlarda...
Artık sözlerden ziyade, değer verilen çok başka şeyler var !
Ne mektup kaldı ne kağıda basılan fotoğraflar.
Ekran üstünde bir sayısal hayal perdesi artık hepsi..
Elektrik alamayanların memleketinde aşklar da yaşanmaz elbet !

Kimbilir belki gün gelecek, sevda bile kalmayacak,
İsim yazılan o ağaçlar bir bir sökülecek..
Mevsimler gelip geçecek...
Leyla Mecnun'u hiç görmeyecek..

Sadece sarkılar söylenecek kulaktan kulağa..
Ve bunu hiçbir kuvvet silemeyecek....




Makam: Nihavend
Solist:   Elif Güreşçi
Güfte:   Mehmet Gökkaya
Beste:   Erol Sayan














Hiç yorum yok: