Cuma, Mayıs 01, 2015

Calliope

Yazdığım ne varsa sen , sildiğim ne varsa ben..


Daha çoktur yırtıp attıklarım okuduklarından..

İçimdeki sansür kurulları, duygu katillerim, elimin prangaları, kalbimi suskun bırakan yeşil silgiler...
"Zamanı değil şimdi" diyen ilham perileri,
O yoldan çıkmış Musalar...Satirler akıl veriyorlar bana ilahi sesleriyle..Ne kadar güzelsin Calliope... 
Varlığın yeter...

Sırası değil şimdi övgünün..
Bütün bu kötülük bahçelerinde açan tek çiçeksin...
Korumak gerek seni; yakan güneşten, kavuran borandan, kurttan kuştan, yıkıp geçen kasırgalardan..
Korumalı saflığı, temizliği adanmışlığı, bir kardelenin başına daha çıkar çıkmaz balyozuyla vurmak isteyen hain kar derebeylerinden..
Birileri olmalı iyiliği savunan ...
Kötüler de iyiler kadar fazla..Üstelik iyi kılığında..
Tanıyamazsın çoğu zaman maskelerinden, rezil bakışlarını çok iyi saklar hançer gözlüler...
En zayıf anında sırtında bitiverir kıvrık ucu o zehirli bıçağın..
Macbeth sen demir leydi, demir leblebi sen bile kandın olan bitene...
Kaç Brütüs kontenjanımız var sırtımızda ?
Kaç kere daha yıkılacağız son darbeyi vuranı görüp?
Hiç mi bizden yana olmaz dünya?
Dünya öküzün boynuzunda...
Gemiler keşfe çıkmış ruhumuzda hani altın? hani para?
Yıkıp geçecek saf dünyasını Azteklerin bir ispanyol tüfeği..
Dünya o günden beri saflığın dünyası değil..
Amerika artık adı bütün sermayelerin...

Görmez gözlerim başkasını, kulaklarım duymaz, sen bunları duysan inanmazsın bilirim ! Bir kalp nasıl bilmeden sever bilirim..
Kesişmeyen yollarımız var kesişen hayatımızda..
Eller o eller 
Gözler o gözler
Kalpler o kalpler..

Birbirinden habersiz akan gözyaşlarımız var...
Yastıkları ruhumuzun gece sırılsıklam,
Kimsenin bilmediği yaralarımız var..
Saklarsın bazen hepsini, karanlığa saklarsın
El ayak çekilir, yalnız kalırsın..
Tam sırasıdır oysa...ağlayamazsın..
En olmadık yerde çalar kapını hüzün..
Bazen bir şarkı, bazen bir kelime,
Bazen bir isim bazen bir ..hiç....
Yeter artar camlardan süzülen gözyaşlarına,
İp gibi dümdüz...biraz kargacık burgacık..
Ama yerçekimine doğru...
Yani tam kalbine..
Hiçbiri gelip kurtarmaz ağlatanların..
Bilirsin aksine gülerler, çınlatır kulaklarını sesleri, o lanetli, o uğursuz kahkaların...

Yeni bir dünya mümkün;
Umutsuz danteller gibi masa üstünde durmak olmaz...
Kırılası çeyiz tabakları gibi annelerin, dolabın bir köşesinde umut porselenleri..
Sırça köşklerinde, beyaz düşlerinde hep telli duvaklı gelin hayalleri kurarlar,
Bir prens, bir prenses illâ ki beyaz atlı hayallerin mümessili.
Ve asla gelmeyecek Rumuz Goncagül mektupları..

Oysa hayat zor değil bu kadar..
Gülüp geçeceksin bütün Romeolara..
Ya sen Ophelia?
Ya sen karışıp gittin akarsulara...
Sırası mıydı be ?
Hayat denen bu kahpe dünyada sahnelenen
milyar kaçıncı bu oyunlar..

Söylenmedik söz mü kalmış?
Yazılmadık harf mi ?
Çekilmedik dert mi?
Aşk mı kalmış bu dünyada?
Benim sana duyduğumdan başka?

Dön bak şimdi ardına..
Dere tepe dümdüz gitmişim de..
Bir arpa boyu yol almamışım..
Dön de gül bana...

Bitsin her masalın sonu mutlu..
Ve her masalın sonu hakikat olsun...

İçimdeki istimbot çalışıyor duman duman..
Mecnun çöllerde gemiyle gezer...
Bencileyin...

Ardıma bakar hep seni görürüm....
Ufkumda ise zaten yalnız sen...

Uzattım boş hayallerimi doldur Gülistan....








Hiç yorum yok: