Çarşamba, Ocak 28, 2015

Özgecan sıfatı hakkında bir iç döküş...


Şarkılarda kaybolmak kolay da...
Şarkılarda bulmak zor..

Eti kemiği yok şarkıların zira.. 
Ruhi bir beden bürünüp ortaya çıkmış hepsi..
Biz cisimlendirmişiz onu üstümüze başımıza, kendi iç dünyamıza göre..

Gün gelir ahu olur gözleri ela
Gün gelir ağu olur ah başa bela
Hergün gördüğüm o afet-i câna
Gün gelir köle olursun yanarak nâra..

Böyledir şarkı...
Yazarsın lâkin kendin okuyamazsın..
Ne sesini işitir, ne yüzüne bakar,
Sen yanarsın herdaim ah yanar..

Özgecandır evet...
Eşi benzeri yoktur yani..
Bakar doyamaz,
Gözlerinle bile dokunmaya kıyamazsın..

Narin olmak zayıf olmak değildir,
Yeni sürgün bir dal parçası uzanır yüreğine dokunur..
Narin olmak nadir olmaktır yürekte, tek olmaktır..

Özgecandır evet sadece sesten ibaret gözükse de, 
Ruhuna dokunandır..
Anlarsın iki satırdan, bir zülüfün arkasından bakan tebessümden.. 
Ruhun derinliğini ölçersin elâ denizlerden..
Kaç kulaçtır? Sonsuz bir derinlik...

Bir özgecandır evet...
Ve Sadettin Kaynak hep bir zor yer bırakır söyleyene...
Bazen başta bazen sonda..
Lakin "birbirine bend olsa" dediğin an rahatlarsın...
Ve,
Bir daha, bir daha hiç susmadan tekrarlarsın....
Ah Leyla..!

Hiç yorum yok: