Pazar, Temmuz 17, 2016

VAZ


Saat son defa vurduğunda nerede olacaksın ?

Çaya şeker atmaktan vazgeçmekten daha zordur bu hayatta bir çok şeyden vazgeçmek. 
Ya da;
Sigarayı bırakmak kadar zor değildir bir çok şeyden vazgeçmek. 
O kadar kolay iş değildir müptelalık.
Vazgeçtin mi bir kere, dönüşün yok sanırsın.
Var mıdır sahi?
Yok..
Yoktur diyenler hep dönenlerdendir. 

Vazgeçtim vazgeçmekten..
Sen hayatı yemek kitabı mı sandın hemşire?
Yoksa, kısık ateşte otuzbeş dakika pişirdiğin pastırmalı kurufasulye mi zannettin yaşamayı ?
Düdüklü tencerenin kapağını ikide bir açıp, yemek pişmiş mi diye bakan acemi aşçı gibi yaşayamazsın böyle.

Bu dünyaya dokuz ayda gelirsin ama gidişin bir an sürmez. 
Hiç yaşlanmayacak sanırdık misket oynarken. Seksek taşları hep kaymak kalacak zannederdik. 
O radyolar, o filmler hep varolacak sanırdık yanımızda. 
Annenin sıcak bağrı, babanın güçlü kolları hep saracak sanırdık ölene dek bizi.
Koruyacaktı karşıdan karşıya geçerken dedenin güvenli elleri. 
Anneannenin limonatası hep olacaktı o dolabı açtığında. 
Hep aynı kuşlar uçacak sanırdık üstümüzden, hep aynı komşu çalacaktı kapımızı. 
Bakkal amcadan aldığın bisküviler hep böyle taze olacaktı.
At arabasıyla sokaktan geçen zerzevatçının domatesi hep böyle kokacaktı.
Mısırcının arabasında hep böyle süt mısır olacaktı. 
Dondurmacının vişnesi hep böyle genzini yakacaktı.
Yan mahalledeki sevdiğin, sokağın köşesinde belirince, hep böyle vuracaktı yüreğin, hep böyle kaçacaktın bakıp bakıp. 
Dut mevsiminde bütün ağaçlar hep senin olacaktı. 
Eriğe dalarken duvardan atlayıp, hep böyle heyecanla kaçacaktın, bahçenin sahibinden. 
Sınıfın hep tebeşir kokacaktı, üstüne hep toz yağacaktı beyaz beyaz. 
Hiç bitmeyecekti mahalle maçların, hep beraber olacaktın terli terli su içtiklerinle. 
Oyuncak bebeklerinin saçlarını tararken hep böyle konuşacaktın onlarla. 
Yarış arabalarını hep böyle hızlı sürüp, hep böyle fren yapacaktın ağzınla. 
Bu dersler hiç bitmeyecek ve annen baban seni hiç anlamayacaklardı. 
Arka bahçe ilelebet payidar kalacaktı. 
Cebinde kıvrılmış, saman kağıdından bir otobüs bileti, 
sınıf kokan lacivert okul üniforması ve yüzünde bitmek bilmeyen şu lanet sivilcelerin hiç geçmeyecekti. 

Hepsi geçti.

Şimdi arda kalanlarsın sen.

Gel vazgeç hadi bu hayattan..
Bu, su, kum ve çimentodan müteşekkil dört duvarından vazgeç hadi..
Vazgeç elindekilerden, yok say dijital alemi sıkıysa..

Hayatına sonradan giren herşeyden vazgeç hadi..
Çünkü; bütün gerçek vazgeçilmezlerini çoktan kaybettin. 
Şimdi kaldı, bugün kaldı elinde..
Haydi durma yarından vazgeç !

Saat durmuş...
Kalbin son kere vurmuş,
Farzet...
Düşün o an,
Ben ne yapmadım diye. 
Gel şimdi, yapmadıklarını yapmamaktan..
Çok-geç olmadan...

Vaz-geç.




Hiç yorum yok: