Salı, Temmuz 28, 2015

Yıldız Nâmesi


İnsanlık boyu, şu yıldızlara bakıp, kaç kişi sevdalarını düşündü ?

Sönmez bir ateş, aşk-ı nefes; kör gecenin karanlığında, kaç aşığın gönlüne düştü ?

Yıldızların hayatı insanlıktan uzundur..


O yıldızlar dünyaya bakıp, iç çekip bu çok aşağılardaki garip, perişan, fânileri görürler mi?
Ve uzaklardan bakıp göz kırparken aşıklara, acaba üzülürler mi? 
Üzülürlerse bir de mektup yollarlar mı biçâre sevenlere, şöyle:


Ey bağrı yanık saf aşıklar! 
Sizin gibi niceleri geçti küçük dünyanızdan...
Kendini insanlığın en behdbahtı sayan kaç delişmen sevdalı paraladı kendini bizlere bakıp?

Bilir misiniz ey saf insanlar?  En uzun yaşayanınız yüz sene nefes alır..Biz yıldızlar için, bir göz açıp kapama vaktidir oysa bu süre..
Ah güzel insanlar,  güzel sevdalılar, üzülmeyin...
Sizin bu ah-vahlar içinde geçen kısa ömrünüz, bütün bu yeislere düşmeyecek kadar kısadır.

Siz bunu unutup seversiniz...Çok seversiniz..
Ayrılıklar sizi naçar eder de..
Kavuşunca unutur gidersiniz !

Keşke her ayrı kalanı, bir senecik birleştirse Yaradan...
O büyük aşklar, o ölesiye sevdalar, leylalar mecnunlar, kerem ile aslılar, romeolar julietler...görün bakın nasıl da aklı başında davranıyorlar, fazla değil bir sene sonra, görün ! 

Bir sene yeter mi aşk için?
Pekiyi, ya gerisi?

Herşey biter mi apansız? Aşktan gayrı hiçbir duygu yok mudur sevdalıların gözünde, gönlünde?

Âh olmaz mı?
Esas ondan sonra başlar gerçek sevda...

Aşkın yakıp kör eden o aldatıcı, o şahdan çok şahbaz, o sihirli tesiri geçince başlar esas sevgi...

İnsanın gerçek yüzü o zaman belirir, aşkın endam aynasında...
O zaman suretler aslına döner aslında..

Aşk sevdanın yüzünde bir maskedir...
Düşer zamanla o geçici sihir, rücu eder aslına sevi...
İşte gerçek aşıkların zamanıdır şimdi;

Titriyorsa hâlâ ellerin, ellerinin sıcaklığıyla. 
Gözlerin hala bakmaya kıyamıyorsa gözlerine, 
Hala nâif buluyorsan gülüşünü, hala dudaklarının o şen kıvrımlarına hayransan .....
Ama ..
Ama en önemlisi de...
Kalbin deli atmasa da, O'nun için atıyorsa sadece...
Yüreğinin içine yer ettiyse o güneşin yanığı...
Tenden öte, senden öte ise yârin aklında...
İşte biz yıldızlar şâhidiz ki;
Bütün o sevda masallarından birisidir bu..
Yazılmasa da,
Söylenmese de dilden dile..
Kalben kalbe güneş olup doğar sevgi, her sabah yeniden...

Kavuşmak, sevdanın kolay hali...
Beklemek, ayrı düşmek, hatta hasret kalmak...
Bütün bunlar mâni olsaydı sevmeye..
Biz yıldızlar boşa yanıp sönmezdik böyle semada...

Gündüz görmez gözleriniz bizi ama..
Biz sevdalılar kadar, ayrı düşenlerin de kılavuzuyuz, gök kubbede...

Sevmeyi bilen bakmayı bilir, bakmayı bilen görmeyi bilir, görmeyi bilen yârini bulur...

Şimdi bize bakıp sitem eden, kendini yerden yere vuran ey zavallı !
Sen sevsen bu kadar ah û zar etmez şükrederdin Rabbine...
Derdin ki;
Beni yerden yere vuran bu sevdanın, tek ve gerçek sahibi yüce Yaradan !
Sen olmasan bu sevda düşer miydi kalbime?
Çıkar mıydı karşıma, beni mecnun eden?
Sen, herşeyin sahibi... Sen olmasan bu kalp böyle atar mıydı?
Şükürler olsun sana...
Bana derdi de dermanı da veren..Hatta vermeyen..
İçimdeki bu ateşin gerçek sahibi..
Sen olmasan ben sever miydim böyle?

Durum budur..
Şimdi ey fâni !
Düşün...
Üzgün durma, yârin için sitem etme kendine..
Asi olma !
Suçlama ne kendini ne de seni sevdireni...
Ateşi yakan, dua et söndürmesin kalbini...
Ateşi yakan, harlasın, daha da yaksın, ateş kılsın seni..
Yan bu dünyadayken...
Kurtar kendini..
Sev, çünkü; yanmaktır sevdanın tek çaresi...
Bu ateşi yakanı da sev, yandıranı da....
Budur sana yıldızların nâmesi...




Tv 24 Elif Makamı Programı'ndan;
Bestekar:Necdet Tokatlıoğlu
Söz yazarı:İlham Behlül Pektaş
Makam:Kürdili Hicazkar

Youtube da yayınlayan; Asuman Kertmen


Hiç yorum yok: